ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ
Yazarı Tanıyalım
Kleinbaum 1948'de doğmuştur. Evlidir ve üç çocuk sahibidir. 1989 yılında Ölü Ozanlar Derneği'ni kitap haline getirmiştir.
Kleinbaum 1948'de doğmuştur. Evlidir ve üç çocuk sahibidir. 1989 yılında Ölü Ozanlar Derneği'ni kitap haline getirmiştir.
(Yazar hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır.).
Özet
Kitap 1959 yılında Vermont'un uzak tepeleri üzerine kurulmuş bir özel okul olan Welton Akademi'sinde, öğrencilerin deyimiyle "Cehennem"de geçmektedir. "Gelenek", "Onur", "Disiplin" ve "Mükemmellik" adlı dört esas ile yönetilen sıkı bir okuldur. 1859 yılından beri eğitim veren bu okulda okuyan karakterlerimiz Neil Perry, Todd Anderson, Knox Overstreet, Charlie Dalton, Richard Cameron, Pitts, Meeks ve Cehennem'in eski öğrencisi artı yeni öğretmen olan John Keating'dir. Bay Keating normalden farklı olan ders işleyiş biçimi ve düşünceleri ile öğrencilerin gözünde iyi bir yer kazanır. Bir şiiri ölçütlerle değerlendirmenin saçma olduğunu iddia eder ve o konu hakkındaki sayfaları öğrencilere yırttırır. Öğrencilerin dünyaya ve şiirlere farklı bir açıyla yaklaşmasını ve daha farklı şekillerde düşünmelerini sağlar. Aynı zamanda bu ilgi çekici öğretmen öğrenci olduğu yıllarda bir derneğe üyedir: Ölü Ozanlar Derneği. İçinde Neil, Todd, Knox ve Charlie'nin de olduğu öğrencilerden oluşan küçük bir grup Ölü Ozanlar Derneği'ni tekrar başlatırlar. Elbette düzenli aralıklarla bu derneği gerçekleştiren öğrencilerin de bir hikayesi vardır. Neil, diğerleri gibi baskıcı bir babaya sahiptir. Babası herkes gibi aile mesleğini sürdürmesini istiyordur ve onun olmak ve yapmak istediklerine önem vermiyordur. Ancak Neil, gizlice hayallerini süsleyen tiyatroya katılır ve babasından bolca azar yer ve okuldan alınır. Ebeveynleri bu davranışını Bay Keating' e vurur. Todd okula yeni gelmiştir, çekingen ve içine kapanık bir çocuktur. Bay Keating, yeni arkadaşları ve Ölü Ozanlar Derneği sayesinde bu özellikleri iyi yönde gelişir. Knox, bir kıza aşık olur, ancak bu kız aile dostlarının çocuğunun sevgilisidir. Bay Keating'in onlara öğrettiği şeylerden biri "Carpe Diem!" dir: Günü yaşa! Bu değimi yanlış anlayan Charlie bir başka değişle kendi bulduğu takma isim olan Nuwanda bu fazla sıkı okulda yapılmaması gereken türden bir şaka yapar ve ceza alır. Neil babası onu okuldan da alınca sonunda dayanamaz ve intihar eder. Bu özellikle Todd için büyük bir şoktur çünkü Neil ona en çık destek olan insanlardan biridir. Daha sonra Bay Keating öğrencilerden zorla alınan imzalar sonucu okulda atılır. Bay Keating okuldan ayrılmadan önce ölü ozanlar ve öğrencilerin bir kısmı onu sıraların üzerine çıkarak selamlar. Bu saygıyı katı ve sıkı Müdür Nolan bile şaşkınlıkla izler.
Kitaptan Kesitler
Sayfa 25
(...)
"Hiç."
"Todd, burada kendini kabul ettirmek istiyorsan yüksek sesle konuşmak zorundasın. Uysal insanlar bütün dünyayı ele geçirebilirler; ama Harvard'a giremezler. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"
(...)
Sayfa 46-47
(...)
"İşte bu savaştır, çocuklar!" diye bağırdı. "Savaş! Sizler kritik bir dönemeçte olan ruhlarsınız. Ya akademik 'Hoi polloi' nin baskısına yenik düşeceksiniz ve meyveler daha dalındayken ölecek ya da bireyler olarak zafer kazanacaksınız."
"Korkmayın, bu okulun sizden benim dersimde öğrenmenizi istediklerini öğreneceksiniz. Ancak eğer ben işimi doğru dürüst yaparsam, bundan çok daha fazlasını öğrenebilirsiniz, örneğin dile ve sözcüklere lezzet katmayı öğrenebilirsiniz; çünkü kim ne derse desin, sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilecek güce sahiptir. Biraz önce 'hoi polloi' terimini kullandım. Bunu ne anlama geldiğini bilen var mı?"
Meeks elini kaldırdı. " 'Hoi polloi' sürü anlamına gelmiyor mu?"
(...)
Sayfa 53
(...)
"Yani bir grup erkek arkadaşınızla oturup şiir mi okuyordunuz? Dernek dediğiniz bu mu?" diye sordu Knox, şaşırarak.
Keating gülümsedi. "Her iki cins de katılabiliyordu, Bay Overstreet. Hem biz şiirleri öylesine okuyup geçmiyorduk; dizeler dilimizden bal gibi damlıyordu sanki. Kadınlar kendinden geçiyordu, ruhlar uçuyordu, tanrılar yaratılıyordu, beyler."
Çocuklar bir süre hiç ses çıkarmadan dikildiler. "İsmin anlamı neydi?" diye sordu Neil. "Sadece ölü şairlerin şiirini mi okuyordunuz?"
"Her türlü şiir kabulümüzdü, Bay Perry. İsmin anlamı ise şuydu: Derneğe katılabilmek için ölü olmak gerekiyordu."
"Ne?" dediler çocuklar hep bir ağızdan.
"Yaşayanlar adaydı yalnızca. Üyeliğe tam anlamıyla kabul edilebilmek için, ömür boyu çıraklık döneminden geçmek gerekiyordu. Ben bile hala küçük bir adayım."
(...)
"Aptalca hayaller peşinde koşmaya bir kalp gösterin, ben de size mutlu bir insan göstereyim."
Sayfa 31-32
(...)
"Topla gül goncalarını toplayabilirken,
Zaman uçup gidiyor.
Bugün sana gülümseyen çiçekler,
Yarın soluveriyor."
Pitts durdu.
"Topla gül goncalarını toplayabilirken" diye tekrarladı Keating. "Bu duygu için kullanılan latince terim Carpe Diem'dir. Herkes bunun anlamını biliyor mu?
"Carpe Diem" dedi, Latince'de çok başarılı olan Meeks, "günü yaşa demektir."
"Çok güzel, Bay...?"
"Meeks."
"Günü yaşa" diye tekrarladı Keating. "Şair bu dizeleri neden yazmış?".
"Çünkü acalesi varmış!" diye seslendi bir öğrenci arka taraftan. Diğerleri gülüştüler.
"Hayır, hayır, hayır! Yazmış; çünkü hepimiz solucanlara yemiz, çocuklar!" diye bağırdı Keating. "Çünkü hepimiz sınırlı sayıda ilkbahar, yaz ve sonbahar yaşayacağız! İnanması güç, ama bir gün hepimiz soluk alıp vermez olacağız, soğuyacağız ve öleceğiz!"
(...)
Özet
Kitap 1959 yılında Vermont'un uzak tepeleri üzerine kurulmuş bir özel okul olan Welton Akademi'sinde, öğrencilerin deyimiyle "Cehennem"de geçmektedir. "Gelenek", "Onur", "Disiplin" ve "Mükemmellik" adlı dört esas ile yönetilen sıkı bir okuldur. 1859 yılından beri eğitim veren bu okulda okuyan karakterlerimiz Neil Perry, Todd Anderson, Knox Overstreet, Charlie Dalton, Richard Cameron, Pitts, Meeks ve Cehennem'in eski öğrencisi artı yeni öğretmen olan John Keating'dir. Bay Keating normalden farklı olan ders işleyiş biçimi ve düşünceleri ile öğrencilerin gözünde iyi bir yer kazanır. Bir şiiri ölçütlerle değerlendirmenin saçma olduğunu iddia eder ve o konu hakkındaki sayfaları öğrencilere yırttırır. Öğrencilerin dünyaya ve şiirlere farklı bir açıyla yaklaşmasını ve daha farklı şekillerde düşünmelerini sağlar. Aynı zamanda bu ilgi çekici öğretmen öğrenci olduğu yıllarda bir derneğe üyedir: Ölü Ozanlar Derneği. İçinde Neil, Todd, Knox ve Charlie'nin de olduğu öğrencilerden oluşan küçük bir grup Ölü Ozanlar Derneği'ni tekrar başlatırlar. Elbette düzenli aralıklarla bu derneği gerçekleştiren öğrencilerin de bir hikayesi vardır. Neil, diğerleri gibi baskıcı bir babaya sahiptir. Babası herkes gibi aile mesleğini sürdürmesini istiyordur ve onun olmak ve yapmak istediklerine önem vermiyordur. Ancak Neil, gizlice hayallerini süsleyen tiyatroya katılır ve babasından bolca azar yer ve okuldan alınır. Ebeveynleri bu davranışını Bay Keating' e vurur. Todd okula yeni gelmiştir, çekingen ve içine kapanık bir çocuktur. Bay Keating, yeni arkadaşları ve Ölü Ozanlar Derneği sayesinde bu özellikleri iyi yönde gelişir. Knox, bir kıza aşık olur, ancak bu kız aile dostlarının çocuğunun sevgilisidir. Bay Keating'in onlara öğrettiği şeylerden biri "Carpe Diem!" dir: Günü yaşa! Bu değimi yanlış anlayan Charlie bir başka değişle kendi bulduğu takma isim olan Nuwanda bu fazla sıkı okulda yapılmaması gereken türden bir şaka yapar ve ceza alır. Neil babası onu okuldan da alınca sonunda dayanamaz ve intihar eder. Bu özellikle Todd için büyük bir şoktur çünkü Neil ona en çık destek olan insanlardan biridir. Daha sonra Bay Keating öğrencilerden zorla alınan imzalar sonucu okulda atılır. Bay Keating okuldan ayrılmadan önce ölü ozanlar ve öğrencilerin bir kısmı onu sıraların üzerine çıkarak selamlar. Bu saygıyı katı ve sıkı Müdür Nolan bile şaşkınlıkla izler.
Sayfa 25
(...)
"Hiç."
"Todd, burada kendini kabul ettirmek istiyorsan yüksek sesle konuşmak zorundasın. Uysal insanlar bütün dünyayı ele geçirebilirler; ama Harvard'a giremezler. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"
(...)
Sayfa 46-47
(...)
"İşte bu savaştır, çocuklar!" diye bağırdı. "Savaş! Sizler kritik bir dönemeçte olan ruhlarsınız. Ya akademik 'Hoi polloi' nin baskısına yenik düşeceksiniz ve meyveler daha dalındayken ölecek ya da bireyler olarak zafer kazanacaksınız."
"Korkmayın, bu okulun sizden benim dersimde öğrenmenizi istediklerini öğreneceksiniz. Ancak eğer ben işimi doğru dürüst yaparsam, bundan çok daha fazlasını öğrenebilirsiniz, örneğin dile ve sözcüklere lezzet katmayı öğrenebilirsiniz; çünkü kim ne derse desin, sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirebilecek güce sahiptir. Biraz önce 'hoi polloi' terimini kullandım. Bunu ne anlama geldiğini bilen var mı?"
Meeks elini kaldırdı. " 'Hoi polloi' sürü anlamına gelmiyor mu?"
(...)
Sayfa 53
(...)
"Yani bir grup erkek arkadaşınızla oturup şiir mi okuyordunuz? Dernek dediğiniz bu mu?" diye sordu Knox, şaşırarak.
Keating gülümsedi. "Her iki cins de katılabiliyordu, Bay Overstreet. Hem biz şiirleri öylesine okuyup geçmiyorduk; dizeler dilimizden bal gibi damlıyordu sanki. Kadınlar kendinden geçiyordu, ruhlar uçuyordu, tanrılar yaratılıyordu, beyler."
Çocuklar bir süre hiç ses çıkarmadan dikildiler. "İsmin anlamı neydi?" diye sordu Neil. "Sadece ölü şairlerin şiirini mi okuyordunuz?"
"Her türlü şiir kabulümüzdü, Bay Perry. İsmin anlamı ise şuydu: Derneğe katılabilmek için ölü olmak gerekiyordu."
"Ne?" dediler çocuklar hep bir ağızdan.
"Yaşayanlar adaydı yalnızca. Üyeliğe tam anlamıyla kabul edilebilmek için, ömür boyu çıraklık döneminden geçmek gerekiyordu. Ben bile hala küçük bir adayım."
(...)
(...)
"Topla gül goncalarını toplayabilirken,
Zaman uçup gidiyor.
Bugün sana gülümseyen çiçekler,
Yarın soluveriyor."
Pitts durdu.
"Topla gül goncalarını toplayabilirken" diye tekrarladı Keating. "Bu duygu için kullanılan latince terim Carpe Diem'dir. Herkes bunun anlamını biliyor mu?
"Carpe Diem" dedi, Latince'de çok başarılı olan Meeks, "günü yaşa demektir."
"Çok güzel, Bay...?"
"Meeks."
"Günü yaşa" diye tekrarladı Keating. "Şair bu dizeleri neden yazmış?".
"Çünkü acalesi varmış!" diye seslendi bir öğrenci arka taraftan. Diğerleri gülüştüler.
"Hayır, hayır, hayır! Yazmış; çünkü hepimiz solucanlara yemiz, çocuklar!" diye bağırdı Keating. "Çünkü hepimiz sınırlı sayıda ilkbahar, yaz ve sonbahar yaşayacağız! İnanması güç, ama bir gün hepimiz soluk alıp vermez olacağız, soğuyacağız ve öleceğiz!"
(...)
Sayfa 114
(...)
"Çok aptalca bir gösteriydi, Bay Dalton" dedi Keating sertçe.
"Siz de mi Bay Nolan'ın tarafını tutuyorsunuz?" Charlie buna inanamamıştı. "Peki Carpe Diem'e, hayatı iliğine kadar özümsemeye ne oldu?"
"Hayatı iliğine kadar özümsemek, boğazına kemik batırmak değildir, Charles. Cesaretin ve tedbirin sınırlarını iyi bilmek gerekir. Bilge biri de bunu kolayca anlayabilir" dedi Keating.
"Ama ben düşünmüştüm ki..." diye kekeledi Charlie.
"Bu okuldan atılmak bilgeli ya da cesaret değil. Burası mükemmel bir okul olmayabilir, ama insana bir sürü fırsat sunuyor."
"Öyle mi?" dedi Charlie öfkeyle. "Ne gibi?"
"Başka hiçbir şey olmasa bile, en azından benim derslerime katılmak gibi. Anladın mı?"
(...)
Sayfa 94
(...)
"Beyler" dedi Charlie, Gloria'yı kendine çekerek. Oğlanların gözleri iyice büyüdü. "Bir haberim var. Ölü Ozanlar Derneği'nin coşkulu çalışmalarına uyum sağlamak için, bundan böyle Charlie Dalton adını kullanmamaya karar verdim. Bundan sonra bana Nuwanda deyin."
(...)
(...)
"Çok aptalca bir gösteriydi, Bay Dalton" dedi Keating sertçe.
"Siz de mi Bay Nolan'ın tarafını tutuyorsunuz?" Charlie buna inanamamıştı. "Peki Carpe Diem'e, hayatı iliğine kadar özümsemeye ne oldu?"
"Hayatı iliğine kadar özümsemek, boğazına kemik batırmak değildir, Charles. Cesaretin ve tedbirin sınırlarını iyi bilmek gerekir. Bilge biri de bunu kolayca anlayabilir" dedi Keating.
"Ama ben düşünmüştüm ki..." diye kekeledi Charlie.
"Bu okuldan atılmak bilgeli ya da cesaret değil. Burası mükemmel bir okul olmayabilir, ama insana bir sürü fırsat sunuyor."
"Öyle mi?" dedi Charlie öfkeyle. "Ne gibi?"
"Başka hiçbir şey olmasa bile, en azından benim derslerime katılmak gibi. Anladın mı?"
(...)
Sayfa 94
(...)
"Beyler" dedi Charlie, Gloria'yı kendine çekerek. Oğlanların gözleri iyice büyüdü. "Bir haberim var. Ölü Ozanlar Derneği'nin coşkulu çalışmalarına uyum sağlamak için, bundan böyle Charlie Dalton adını kullanmamaya karar verdim. Bundan sonra bana Nuwanda deyin."
(...)
Sayfa 109
(...)
Nolan bir süre sessizce durup cevap bekledi. Birden, bir telefon sesi sessizliği bozdu. Charlie evrak çantasını yavaşça kucağına alıp açtı. Telefon bu çantadaydı. Öğrenciler şaşkınlıkla fısıldaştılar. Daha önce hiç kimse Welton'da kurallara bu kadar aykırı bir şey yapmamıştı. Charlie, büyük bir cesaret örneği sergileyerek telefonu açtı.
"Welton Akademisi, buyurun?" dedi, herkesin duyabileceği bir sesle. "Evet, bir dakika. Bay Nolan, telefon size." Charlie'nin sesinde sahte bir ciddiyet vardı.
Müdürün yüzü kıpkırmızı oldu. "Ne?" diye bağırdı Nolan.
Charlie, ahizeyi Nolan'a uzattı. "Tanrı arıyor. Welton'a kız öğrenci alınması gerektiğini söylüyor."
(...)
(...)
Nolan bir süre sessizce durup cevap bekledi. Birden, bir telefon sesi sessizliği bozdu. Charlie evrak çantasını yavaşça kucağına alıp açtı. Telefon bu çantadaydı. Öğrenciler şaşkınlıkla fısıldaştılar. Daha önce hiç kimse Welton'da kurallara bu kadar aykırı bir şey yapmamıştı. Charlie, büyük bir cesaret örneği sergileyerek telefonu açtı.
"Welton Akademisi, buyurun?" dedi, herkesin duyabileceği bir sesle. "Evet, bir dakika. Bay Nolan, telefon size." Charlie'nin sesinde sahte bir ciddiyet vardı.
Müdürün yüzü kıpkırmızı oldu. "Ne?" diye bağırdı Nolan.
Charlie, ahizeyi Nolan'a uzattı. "Tanrı arıyor. Welton'a kız öğrenci alınması gerektiğini söylüyor."
(...)
Sayfa 126
(...)
"Bana söylediklerini babana da söyledin mi? Oyunculuk tutkunu ona da anlattın mı?"
"Dalga mı geçiyorsunuz? Beni öldürür!"
"O halde sen ona da oynuyorsun, değil mi?" Keating, Neil'in ne kadar gergin olduğunu görebiliyordu. "Neil, bunun olanaksız olduğunu biliyorum; ama babanla konuşmak ve ona kim olduğunu anlatmak zorundasın."
(...)
"Oyunculuk geçici bir heves değil, o zaman bunu ona kanıtla. Tutkunu göster ona, gerçekten istediğinin bu olduğunu göster. Eğer bu da işe yaramazsa, on sekiz yaşına geldiğinde dilediğini yaparsın."
(...)
Sayfa 149
(...)
"Gerçekten babasının öldürdüğünü düşünmüyorsun ya..." dedi Knox.
"Silahla değil belki!" diye bağırdı Todd. "Lanet olsun! Tetiği o piçkurusu çekmemiş olabilir; ama..." hıçkırıklarından ne söylediği anlaşılamıyordu. Sonunda kendini kontrol etmeyi başardı. "Onu Bay Perry vurmadıysa bile" dedi sakin bir tavırla, "O öldürdü bunu herkes bilsin!" "Neil! Neil!" diye bağırmaya başladı acıyla.
(...)
(...)
"Bana söylediklerini babana da söyledin mi? Oyunculuk tutkunu ona da anlattın mı?"
"Dalga mı geçiyorsunuz? Beni öldürür!"
"O halde sen ona da oynuyorsun, değil mi?" Keating, Neil'in ne kadar gergin olduğunu görebiliyordu. "Neil, bunun olanaksız olduğunu biliyorum; ama babanla konuşmak ve ona kim olduğunu anlatmak zorundasın."
(...)
"Oyunculuk geçici bir heves değil, o zaman bunu ona kanıtla. Tutkunu göster ona, gerçekten istediğinin bu olduğunu göster. Eğer bu da işe yaramazsa, on sekiz yaşına geldiğinde dilediğini yaparsın."
(...)
Sayfa 149
(...)
"Gerçekten babasının öldürdüğünü düşünmüyorsun ya..." dedi Knox.
"Silahla değil belki!" diye bağırdı Todd. "Lanet olsun! Tetiği o piçkurusu çekmemiş olabilir; ama..." hıçkırıklarından ne söylediği anlaşılamıyordu. Sonunda kendini kontrol etmeyi başardı. "Onu Bay Perry vurmadıysa bile" dedi sakin bir tavırla, "O öldürdü bunu herkes bilsin!" "Neil! Neil!" diye bağırmaya başladı acıyla.
(...)
- 2015 -









Yorumlar
Yorum Gönder